Bizim gençlerimiz,
Ülkemizin geleceği, yarınların umudu, kendilerinden çok şey beklenen insanlarımız,
Hayata hazırlamak için elimizden gelen her imkanı vermeye çalıştığımız, geleceğimizin
teminatı saydığımız gençlerimiz.
Bu sözleri herbirimiz yıllardır duyarız, biliriz.
Ben de sizlere bir gençten bahsetmek istiyorum. Adı Başak.
Onun öyküsü ne zaman başladı diye düşündüm. Bulamadım. Çünkü insan bir kez mi
doğuyor bir çok kez mi, bir kez mi ölüyor bir çok kez mi. Bu sorunun cevabını da
henüz bulamadım. Ama şuna inanıyorum ki sevinç ve mutluluklar insanı hayata nasıl
bağlıyorsa, üzüntü ve kederler de bir o kadar kopup götürüyor. Doğmak bir başlangıçsa
ölmek de bir son diye düşünüyorum. En azından bu dünya için. Ama ya yaşarken ölenler
veya ölüme mahkum edilenler. Amaçsız, duygularını yitirmiş bir insan hayata ne ile
bağlanır diye düşünüyorum. Bulamadığım ne çok cevap var değil mi.
Başak 1976 senesi 8 Mayısında bu dünyaya merhaba dedi. Ailesinin ilk çocuğuydu,
galiba biraz da zayıftı. Annesinin ve ailesinin biricik mavi gözlü kızıydı. Yemek
yemeyişi, ağlayışı ailede ciddi bir üzüntüydü. Oturdukları ev kiraydı. Daha
sonra aile başka yerlerde de oturdu. Ama bu yer Başak için sadece doğduğu değil aynı
zamanda hayatını değiştirecek bir dönüm noktasının başladığı yer olacaktı.
|